Ön Asya’da
MÖ 2000 sonrası Kafkas ve Sami halklardan başka Ariyan kültürlü topluluklar
vardı. Ariyanlar iki kısımdı Batı Ariyanlar ve Doğu Ariyanlar. Doğu Ariyan
soylu; Mitanniler, Medler, Persler, Sagartlar vs. günümüz Kürtlerin ve
Farsların atalarıydı. Doğu Ariyanlar yaşanan dönemde Ateşperest, Mitracı ve
Zerdüşti benzer Ariyan- Hindui inançlara sahiptiler ve Ariyâca dilini
konuşuyorlardı. Antik dönemde aynı dile ve inanca sahip olan Ariyân kavmi
kabilelerinden MÖ 7. yüzyılın sonlarında Med kabileleri dünyanın ilk Aryan Med
İmparatorluğunu Ön Asya’da kurmuştu. Med Karkaşi hanedanı kralı Astiyag
iktidarını Pers (Anşin) Aheamenid soylu damattan torunu Kral Kiros’a kaptırıp,
MÖ 550’de krallık el değiştirince, Med İmparatorluğu daha sonra Batılılar
tarafından “Pers Aheamenid İmparatorluğu” olarak anıldı.
Pers İmparatorluğu özellikle Kral Dara döneminde (MÖ 522-486), en
parlak dönemini yaşadı. Kral Dara (Ariyaca: Dārayava, Grekçe: Darius) zamanında
devlet idaresi yeniden düzenlendi ve onun en büyük atılımı ise kültürel alanda
olmuştu. İmparatorluk Med döneminden beri Aramca (Babilce şiveli) dili ve
alfabesi ile devlet arşiv ve iletişimini sağlıyordu. İleri görüşlülüğü ile
bilinen Kral Dara halkının Ariyâ ana dilinde ilk defa bir kavmi alfabesinin
yapılması çalışmalarını başlattı. Bir araya getirdiği ülkenin aydın ve
uzmanları ile önce yeni “Ariyâ” alfabesini tamamladı. Nitekim Kral Dara, Babil
yolu üzerinde Doğu Kürdistan Hemedan ve Kirmasan (Kirmanşah) şehirleri arasında
yer alan günümüzde de kullanılan adı ile “Behistun Dağında / Duyun Dağı”
Ariyâ dille ve bu yeni Ariyâca alfabe ile ilk yazıtı “Behistun Kitabesi” adı
altında yazdırttı. “Behistun Kitabesi” MÖ 519 yılında aynı konu üç dilde;
Ariyâca, Aramca (Babil Aramcası) ve Elamca yazılmış ve tamamlanmıştı. Kral Dara
her üç dilde de kendi döneminde olan siyasal olayları ve ekonomik atılımlarını
bu yazıtlarda anlatmıştı. Fakat bu yazıtlarda konu edilen hikâyelerden çok,
Kral Dara’nın en önemli girişimi; onun kendi ana dillerinde ilk defa
bahsetmesi, ana Ariyâca dili ile yeni Ariyâca harfleri inşa ederek bu ünlü
yazıtları yazdırtmasıdır. Yine kitabede aynı konuyu diğer diller ile anlatarak,
bölgenin diğer dilleri olan Aramca ve Elamca’ya saygısını imparatorluk olarak
göstermiştir. Öncelikle, bu yazıtların bulunduğu yerin adı “Behistun” Ariyaca
kelimesine dikkatinizi vermenizi isteyeceğim. “Behistun” adı günümüz Kürdçe
dilinde telaffuzu; “Bîhîstin”dir. Türkçe anlam karşılığı “Duymak” demektir.
Ariyâca soylu bu kelimenin Kürdçe dille olan dilsel anlam yakınlığı oldukça
önemlidir. İkincisi “Behistun Yazıtı”nda Kral Dara, kendi devrinde kavmi diline
aynı yazıtta ilk defa “Ariyâ” demektedir. Onun bu yaklaşımı, kendi zamanında
Ariyan halkın başka bir dilinin olmadığının açık bir ifadesidir. Dini
inançlarda olan ortaklıkları dil sahasında da henüz ortaktı. Yani o dönem
Kürtlerin ve Farsların ataları olan Ariyanlar aynı dili konuşmaktaydılar. Oysa Behistun
Kitabesi’nin günümüz çevirilerinde dönem tarihindeki halkın konuştuğu dilden
Ariyâ dili olarak bahsedilmez. Geçmiş bu antik Ariyan kavmi tarih genelde
“Farslara” mal edilir. Bu nedenle Behistun Yazıt’ta ki var olan “Ariyâ” dili
tanımlaması yerine, dönem dilinden bahsedilirken günümüzde daima “Eski Farsça”
dil tanımı hep kullanılmıştır. Oysa Farslar tıpkı Kürtler gibi bu Ariyân kavim
içindeyken zamanla bölgede oluşmuş ve ayrışmış daha çok antik dönem sonu
kavimleri olmuştur. Bu ayrışma farklılığı bakımından daha çok İslamiyet
sonrası nesnellik kazanır. İki ayrı kavimin bu yeni Kürt ve Fars adlarından
bahsedilir. Behistun Kitabesi’nin çevirisinde belki bu güncel yanlış tanımlama
yerine, Ariyâ dilin karşılığı olarak: ‘Kürdçe ve Farsça dillerinin eski ata
antik dilleridir’ denseydi yerinde olurdu. Ortak ve doğru yaklaşım yerine
Ariyan geçmişin sadece Farslara mal edilmesi tesadüfî değildir. Çünkü
milliyetçi ve inkârcı tarih anlayışına sahip “modern” Türk, Arap ve Fars
“tarih” çevreleri “Eski Farsça” tanımını kullanmayı yeğleyerek, bu yaptıkları
karartma ile “Kürdlüğün geçmiş antik Ariyan tarihle olan bağlarını kendilerince
sileceklerini ve ortadan kaldırabileceklerini sanmışlardır. Diğer yandan Batılı
tarihçilerin bu tanımlamayı daha çok “Anciant Persian” veya “Old Persian
Language” tanımlaması ise sadece isimlendirmenin resmi tanımıdır. Batılı
tarihçiler “Behistun Kitabesi” çevirilerinde zaten “Ariyâ” tanımını olduğu gibi
kullanırlar. Fakat Fars, Türk ve Arap tarihçilerin bu “Ariyâ” tanıma
“Eski Farsça” demeleri, açıkça asimilasyoncu ve inkârcı bir amacı içermektedir.
Behistun Kitabesi’nin ana kaynağında bu gerçeği sunarak konuyu açıklayalım.
İşte Kral Dara’nın aynı Behistun Yazıtı’nda kendi ana dilleri Ariyâca ilgili
söyledikleri aşağıdadır:
Ariyâca: “Dârayavaush: xshâyathiya: vashnâ: Ahuramazdâha: i(ya)m:
dipîmaiy: ty(âm): adam: akunavam: patisham: Ariyâ: âha: utâ: pavast âyâ: utâ:
carmâ: grathitâ: âha: patishamaiy: patikaram: akunavam: patisham: uvadâm:
akunavam: utâ: niyapithiya: utâ: patiyafrasiya: paishiyâ: mâm: pasâva: i(mâ)m:
dipim: adam: frâstâyam: vispadâ: atar: dahyâva: kâra: hamâtaxshatâ” *Bkz.
Bihistun Yazıtları No: 70. L.W. King ve R.C. Thompson tarafından çeviri yapılmıştı.
(The sculptures and inscription of Darius the Great on the rock of Behistûn in
Persia, 1907 London.”
İngilizce: (70) King Darius says: By the grace of Ahuramazda this
is the inscription which I have made. Besides, it was in Aryan script, and it
was composed on clay tablets and on parchment. Besides, a sculptured figure of
myself I made. Besides, I made my lineage. And it was inscribed and was read
off before me. Afterwards this inscription I sent off everywhere among the
provinces. The people unitedly worked upon it.”
https://en.wikipedia.org/wiki/Full_translation_of_the_Behistun_Inscription
Türkçe: (70) “Kral Dara der: bu kitabeyi Ahuramazda’nın lütfü ile
yazdım. Ariyâ (Ariyaca)- alfabesi ile ayrıca kil tablet ve parşömenlerde
kullanılmıştı. Ayrıca kendi figürüm olan bir heykel yaptım. Ayrıca soyumu –bu
kitabede-resim –heykel olarak- belirttim. Benden önce –böyle bir eser hiç
yazdırılmamış-bu yazdırılan ve okunan –ilk eserdi-. Bundan başka yazıtı iller
arasında her yere ben gönderdim. İnsanlar bir araya gelerek onun üstünde
çalıştılar.” *Bkz. “Kürdlerin Tarihi” Cilt II. İBV. yay. Bahoz Şavata S.185.
Türkçe çeviri bana aittir.
Diğer bir konu, Behistun Kitabesi’nin çözümlenmesi arkeoloji
alanında bir çığırdır. Yazıtlar Behistun’da kayaların üzerine herkesin rahatça
görebileceği şekilde kazınmış olmasına rağmen, bu yazıları 2500 yıl boyunca hiç
kimse okuyamıyordu. Esasında bir arkeolog ve dil uzmanı olan Henry Rawlinson
isimli İngiliz subayı bu yazıları çözümleyebilmişti.
Rawlinson, dil uzmanı olarak aslında bir İngiliz subayına yardımcı
olması ve Şah’ın birliklerini yenilemek maksadıyla İran’a gönderilmişti. İran
Doğu Kürdistan Hemadan’da “Behistun Yazıtlarını” keşfetmişti. Rawlinson
“Behistun Yazıtı”nı kopyalayana kadar bu işaretlerin ne anlattığını kimse
bilmiyordu. Rawlinson’un başarısı takdire şayandır. Araştırmacı Rawlinson, Behistun
Kitabesi’nde yazıtların, önce Ariyâca ve sonra Babilce olanlarının kopyalarını
güçlükle almıştı. Üç dille aynı konuyu ele alan Behistun Kitabesi, Rawlinson’un
işini teknik olarak kolaylaştırmıştı. Rawlinson, Ariyâca metni 1846 yılında
okumayı başardı. Babilce yazılmış metni ise, öteki dil bilim uzmanlarının da
katkısını alarak 1857’de çözdü. Ravlinson, yazıları çözümlemeye çalışırken ona
yardımcı olan Hemadanlı bir Kürd çocuğunun dilsel yardımından da faydalandığını
anılarında özellikle vurgular. Bu çözümleme sayesinde dünyadaki bütün çivi
yazıtlarının çözülmesi ilk defa mümkün hale gelir. Aralarında Sümerce, Akadca,
Asurice, Hititçe, Urartuca, Aryanca ve Elamca’nın da olduğu on beş farklı dil
bu çivi yazısından öğrenilen ve keşif edilen bilgiler ile çevrilir.
George Rawlinson, ayrıca Bağdat, Fırat ve Kürdistan hakkında,
“Encyclopædia Britannica” nın dokuzuncu baskısına, Ön Asya Tarihi ile ilgili
birkaç makale yazarak, Kürd tarihine katkıda bulunmuştur.
Ona dünya insanlığına vermiş olduğu bu saygı değer çalışmalarından
ötürü teşekkürlerimizi sunar ve burada onu saygı ile yâd ederiz.